Önce Eğitim, Ardından Deneyim Gelmeli
ÖZKAN TOSUN:
BASİAD Yönetim Kurulu Üyesi
SEGEM kurulmadan önce sektörde eğitimler yok denilecek kadar azdı. Olanlar ise birbirinden farklılık sergiliyordu. Bir başka ifadeyle, sektörün eğitim alanında bir tutarlılık söz konusu değildi ve sigortacılıkla ilgili olsun ya da olmasın herkes bu alanda faaliyet gösterebiliyordu. Bu ise alanında eğitim almış kişiler açısından dezavantajlı bir rekabet ortamı oluşturuyordu.
Ancak SEGEM’in 2008 yılından itibaren faaliyete geçmesiyle birlikte her şeyden öte sigortacılık sektörde liyakat sisteminin başladığını söyleyebiliriz. Yani SEGEM’in standartlarını sağlayamayan ve eğitimlerini almayan kişiler artık bu alanda söz sahibi olamıyor. Bunun yanında SEGEM’in getirdiği sertifikalandırma sistemi de sektörde çalışacak personelin belirli kalifikasyona sahip olmasını zorunlu kıldı. Bunlar yeterli mi, elbette değil. Özellikle uluslararası alanda yapılan çalışmaların, uygulamaların ve yeniliklerin takip edilerek ülkemizde uygulanabilirliğinin araştırılması ve uygun olanların alana kazandırılmasının önemli olduğunu düşünüyorum. Ülkemizde sigorta şirketlerinde çalışan personelin sadece yaklaşık yüzde 10’unun sigortacılık ve aktüerya eğitimi aldığı göz önünde bulundurulduğunda bu rakamın hiç kuşkusuz ki artırılması zorunlu görülüyor. “Çalışırken öğrenilen” bir meslek olarak algılansa da aslında sigortacılıkta da “önce eğitim, ardından deneyim” gelmeli. Alanla ilgili eğitim kurumlarının sayısı yeterli olmamakla birlikte sayıları artan sigortacılık ve bankacılık yüksekokulları umut veriyor. Burada alınan eğitim, mesleğin temelini oluşturuyor, ardından şirketlerde kazanılan deneyimle de bir sigortacı, mesleğini icra edebilecek donanımları elde etmiş oluyor. Alanla ilgili üniversitede verilen eğitimin yanında, sigorta şirketlerinin kendi personeli için düzenlediği eğitimler de hiç kuşkusuz ki önem arz ediyor. Bu eğitimlerin sıklığı kadar niteliği de önemli. Alanda uzmanlığı tartışma götürmeyecek kişilerce verilecek eğitimler, mesleği yapanların güvenini kazandırmasının yanında işin kalitesini de artıracak. Eğitimlerin zaman planlamaları da elbette şirketten şirkete farklılık göstermekle birlikte her şirketin yılda en az iki ya da üç kez bu tür eğitimleri düzenlemelerinin hem bilgiyi taze tutma hem de çalışanların bir araya gelerek aidiyet ruhunu yakalamaları açısından gerekli olduğunu düşünüyorum.
Teori ve pratik bir bütünlük sergilemeli
Eğitimde öncelik, elbette mesleğin gereklilikleriyle ülke gerçeğinin uyumuna verilmeli. Eğitimlerde teori ile pratiğin bir bütünlük sağlamasına dikkat edilmesi gerektiğini düşünüyorum. Eğitimlerde ülkemizdeki demografik yapı, eğitim durumu, gelir düzeyi gibi temel parametreler göz önünde bulundurulmalı, şirketin bu yöndeki politikaları da bu parametreler ışığında sürekli gözden geçirilmeli, gerektiğinde de yenilenmeli.