Günah Keçisi

OĞUZ YALINCAK
Silkinip kendimize gelmemiz, mesleğimizin saygın bir meslek olduğunun farkına varmamız gerekiyor.
Dünya sigorta pazarında zorunlu sigortalar konusunda üst üste 6 yıl zarar eden bir branşa sahibiz. Anlaşılan odur ki bir süre daha bu konudaki liderliğimizi kimseye kaptırmayacağız. Rekorlar kitabına dahil olabilir miyiz bilemiyorum ancak bu sürdürmesi zor ve sektörün tüm paydaşlarını olumsuz yönde etkileyen tablonun biz sigorta acentelerine uğramadan geçmesinin mümkün olmadığını artık çok yakından hissediyoruz.
Bu tabloya nasıl ve nereden geldiğimizi hepimiz az çok biliyoruz. Zararı oluşturan etkenlerin başında acentelere verilen komisyonlar mı var, yönetsel yetersizlikleri nedeniyle yanlış tarife yapıları ortaya koyan sektör yöneticileri mi? Ya da bu tabloyu öncesini saymıyorum, son 6 yıldır gördüğü halde yasal düzenlemeler konusunda hızlı karar almayan irade mi ya da o iradeyi harekete geçirecek ve bu tablonun gidişatını anlatamayan sektör temsilcileri mi? İçine girdikçe cevap vermekte zorlandığımız bu sorularla kime iğneyi kime çuvaldızı batıracağız belli olmayan sorunlar yumağı ile karşı karşıyayız. Hepimizi yakından ilgilendiren bu hususlarda en kötüsü bir yol haritamızın da olmayışıdır.
Sigorta acenteleri olarak biz kimiz?
Bir meslek erbabımı yoksa sadece müşteriye en ucuz ürünü bulma misyonuyla hareket eden ya da hareket etmek zorunda bırakılan aracılar mı? Peki bu gelir düzeyiyle acenteler bırakın günlük gelir gider dengesini doğrudan tazmin sistemi başladığında tanzimine aracılık ettiği poliçelerin hasar operasyonlarının getireceği ek maliyete hazır mı? Yoksa trafik sigortaları da Hazine Genelgesi’ne rağmen hala %1-3 komisyon oranıyla tanzim edilen Tıbbi Kötü Uygulamaya İlişkin Zorunlu Mali Sorumluluk Sigortası olma yolunda mı ilerleyecek? Örneğin hangimiz şu an kendisinde başka bir poliçesi olmayan bir genel cerraha 6 TL komisyon ile bu poliçeyi tanzim etmek ister? Ulaşılması bu kadar kolay sigorta ürünleri ve aracıları ile geleceğe ne kadar hazırız, portföylerimiz ne kadar korunaklı, yenileme oranlarımız nelerdir, ikiden fazla sigorta ürünü sattığımız müşterilerimizin tüm müşterilere oranı nedir? Evet komisyon olmadan yaşayamayız ama bu işi ne kadar hakkını vererek yapıyoruz…
Çuvaldız derseniz…
Acenteleri yazının başlığındaki gibi görme ve her olumsuz sonucun başlıca müsebbibi olarak değerlendirme alışkanlığından ne zaman kurtuluruz? Fiyatların artıyor olması düşen komisyon oranlarına rağmen bizim gelirimizi kompanse mi edecek? Yoksa bu branşta yerleşik hale gelen komisyon mantığı diğer branşlara da yansıyacak mı? Bir ülkede zorunlu bir sigorta ürünü ve zorunlu bir teminat ve genel şart yapısı varsa bunu kimin sattığının önemi yoktur. O sigorta konusu öyle ya da böyle bir aracı tarafından poliçeleştirilecektir ve risk gerçekleşirse bu tazmin edilecektir. Bunda acentenin ne payı var? Trafik Sigortası’ndan zarar ediliyorsa ve bunu satmak istemiyorsanız ya da portföydeki oranını azaltmak istiyorsanız, serbest tarife sistemi içinde satılmayacak ya da satmak istediğiniz seviyeye çekersiniz. Sonuçta bu primi belirleyen de sigorta şirketidir. Bunu ister 1 TL fazla söylersiniz ister eksik. Sigorta acentesi bu tarifeyi belirlemiyor, sigorta acentesi teminatı belirlemiyor, kazayı sigorta acentesi yapmıyor, sigorta acentesi ödenecek tazminatı hesaplamıyor. Ama acentenin aldığı komisyon en yüksek genel gider kalemi olarak her zaman göze batmaya devam ediyor. Sigorta şirketi hem bu branştan vazgeçmek istemiyor hem tahminen %90’ların üzerinde acente kanalıyla satılan bu üründe acenteye gelir baskısı kuruluyor.
Uygulamaları sineye çekiyoruz
Hiç saydınız mı bilmiyorum ama bir acentenin en az 50 adet gider kalemi var. Hangimiz personelimize zam yapmadan aynı maaşla çalıştırabiliriz ya da hangimizin sabit giderleri bir önceki seneye göre eksiliyor? Elbette konu sadece Trafik Sigortaları değil ama en çok canımızı acıtan noktadan hareketle gelecekte biz sigorta acentelerini bekleyen sorunlar hususunda hazırlıklı olmak zorundayız. Hepimiz sarı öküzün hikayesini biliyoruz. Bu uygulamaları sineye çekiyoruz. ‘A şirketi vermiyorsa B verir’ diyoruz.Herkes iş paylaşımı gibi yollarla en az 10-15 şirketin aracısı olmuş sonra şirket komisyon düşürünce feryat ediyoruz. Çünkü iş paylaşımı yapanlar yarı komisyona razı olarak bu sistemi yürütüyorlar. O zaman sana sormazlar mı sen zaten bu oranlara razı çalışıyorsun resmi komisyonun düşünce niye feryat ediyorsun. Neticede kurunun yanında yaşda yanıyor. Silkinip kendimize gelmemiz mesleğimizin saygın bir meslek olduğunun farkına varmamız gerekiyor. Sigorta sektörü bu ülkenin üretimine, ihracatına, ithalatına, itfaiyesine, turizmine, sosyal boyutuna, adaletine, doğrudan ve dolaylı vergi gelirlerine aklınıza gelecek her türlü konusuna hizmet eden en yüksek katma değerli finansal sektörlerden biridir. Bu değeri el birliğiyle günü kurtarmanın kaygısıyla kaybetmemeliyiz.