Küresel ısınma ve şehir selleri
MUSTAFA NAZLIER
Sigorta Eksperi
Son yıllarda küresel iklim değişimi konusu sürekli gündem yaratıyor. Küresel ısınma sebebiyle küresel su döngüsü alt sistemleri yoğunlaşıyor ve bu da birçok bölgede sel manyetüdü (miktarı – boyunun) ve sıklığının artmasına sebep oluyor. Küresel ısınmanın ülkemizde yarattığı en bariz örnek, şehir selleridir. Bu kavram artık sigorta sektöründe ciddi gündem oluşturmaktadır. Şehir selleri mevsim gözetmeksizin her an ve engellenemez biçimde etkinliğini artırmakta ve yoğunlaşmaktadır.
Sigorta sektörünün sel veya su baskını tanımı artık revize edilerek genişletilmek durumundadır. Sel veya su baskını, genel şartlarda “Sigorta konusu şeyler civarındaki nehir, çay, dere ve kanalların taşması, denizlerin gelgit olayları dışında kabarması; olağanüstü yağışlar nedeniyle meydana gelen sel veya su baskını sonucu dışarıdan basan suların doğrudan sebep olacağı zararlar teminata ilave edilmiştir” şeklinde tanımlanmaktadır. Bu tanım içinde yer alan olağanüstü yağışlar kavramı göreceli ve artık yetersizdir.
Şehir selleri günlük yaşamın parçası olarak hayatımızda yer alacaktır. Kaçınılmaz ve artık rutin olan bu iklim döngüsü olağanüstü yağış tanımını tartışmaya açar. Şöyle ki geçmiş yıllara dayanan istatistiksel yağış oranları dikkate alınarak en yüksek veriler ışığında şehir ve altyapı planlamaları ile inşaat yapılanmaların oluşturulduğu ülkemizde büyük şehirlerin tamamı çok eski planlamalara dayalı olarak yerleşkelerinde son durumlarını almıştır. Ayrıca yasak yapılanma, kaçak yapılanma, imar kirliliği türünden olumsuzlukların tamamı mevcuttur. Bu sorunlara çözüm yaratacak yönetimler, siyasi olan yerel yönetimlerdir. Uzmanlar ile uygulamacılar arasında hiçbir bağlantı ve iş birliği de bulunmamaktadır. Tüm durumlar göz önüne alınarak şehirlerdeki sel risklerinin yönetilmeye başlaması gerekliliktir.
Sellerin kentsel mekanlardaki etkileri
• Yapısal ölçekte yaşanan kayıplar: Binaların iç ve dış mekanlarında oluşan zararlar,
• Altyapıda oluşan kayıplar: Ulaşım, içme suyu, kanalizasyon gibi kentsel altyapılarda oluşan zararlar,
• Çevresel bozulma nedeniyle yaşanan kayıplar: Zehirli maddelerin sel sularıyla toprağa, yer altı sularına karışması, kirlenme, erozyon, hassas ve endemik türlerin yok olması, toprak kayması gibi ekolojik sistemde oluşan zararlar olarak sınıflandırılabilir.
Ekonomik etkiler
• Arazi ve mülklerde oluşan kayıpların maliyeti,
• Tarımsal üretimde oluşan zararların maliyeti,
• Kentsel altyapı hizmetlerinin tekrar sağlanmasında ve yeniden inşa süreçlerinde oluşan maliyetler,
• Üretimde ve alım gücünde azalma,
• Ekonomik büyüme ve kalkınmada yaşanan gerilemeler.
Sosyal etkiler
• Can kaybı ve yaralanmalar,
• Salgın hastalıklar,
• Psikolojik etkiler (tehlike, hastalıklar, kayıplar vb. durumlara bağlı psikolojik sorunlar),
• Ekonomik kayıplara bağlı olarak artan işsizlik,
• Fiziksel, ekonomik ve sosyal etkiler sonucunda göçün artması.
Seller
Seller, doğanın bir kanunudur. Atmosfer hareketliliği, meteorolojik sistem ve hidrolojik çevrim içinde bazı bölgelerin kimi zaman sulaklık, kimi zaman kuraklık yaşaması ve eğimli arazide biriken kar ve toprak kütlelerinin yağış tetiklendiğinde kayması doğaldır. Önemli olan bunları izlemek, önemsemek ve bunlarla ilgili zamanında önlem alabilmektir. Seller genellikle “fırtınalar” ile birlikte görülür. Diğer bir deyişle, topografik yapıya göre daha çok ve hızlı değişebilen meteorolojik şartlar sellerin oluşumunda en önemli rolü oynar. Aşırı yağışların sel afetlerine dönüşmesi ise tümüyle sosyoekonomik faktörlere bağlıdır.
Sel, suların bulunduğu yerde yükselerek veya başka bir yerden gelip genellikle kuru olan yüzeyleri geçici olarak kaplamasına denir.
Türkiye’de zamanla ve yanlış bir şekilde tüm seller ‘taşkın’ olarak adlandırılmaya başlanmıştır. Ama her sel, bir taşkın değildir. Yani bir sel olabilmesi için mutlaka bir denizin, gölün, derenin veya akarsuyun taşması gerekmez.
Sel, Türkiye’de en sık görülen afetlerden biridir. Her kentte ve bölgede meydana gelebilmektedir. Seller genellikle şu durumlarda oluşur: Şiddetli yağmurlarda, dereler, çaylar ve nehirler taştığında, denizler büyük dalgalar ile kıyıları su altında bıraktığında, karlar çabuk eridiğinde, barajlar ya da setler yıkıldığında.
Türkiye’de sellerin ve sel felaketlerinin meydana gelmesindeki başlıca nedenleri aşağıdaki şekilde doğal ve yapay olarak ikiye ayrılır.
Doğal nedenler
• İklim (aşırı şiddetli ve sürekli yağışlar),
• Topografya,
• Jeolojik yapı (heyelanlar ve toprak kaymalarının akarsularda oluşturduğu setler),
• Nehrin memba kısmından çeşitli sebeplerle harekete gecen rusubatın mansaba intikali,
• Dere yataklarında doğal olarak büyüyen ağaç ve çalıların yatak kapasitesini daraltması.
Yapay nedenler
• Yerleşim yerleri içerisinden geçen dere yataklarında yapılan yapılaşma ile dere kesitinin daraltılması (ülkemizde en çok görülen durumlardan biridir!..).
• Dere ve sel yatağına fen ve sanat kaidelerine aykırı ve izinsiz menfez veya köprü yapımı,
• Dere ve sel yatağına tekniğine aykırı bent veya dolgu yapımı,
• Dere ve sel yatağına moloz, sanayi ve evsel atıkların atılması,
• Dere ve sel yatağına kanalizasyon şebekesi döşenmesi,
• Dere ve sel yatağının üstünün kapatılarak otopark, park, konut yapılması,
• Tekniğine aykırı yol açma çalışmaları,
• Dere yataklarında kaçak kum ve çakıl alımı faaliyetleri,
• Dere ve sel yatakları ile sel tehlike bölgesinde plansız yapılaşma olarak sıralanabilir.
Sonuç ve değerlendirme
İklim değişikliği, çarpık yapılaşma, hatalı drenaj tasarımları gibi hususlar nedeniyle şehir selleri kavramını çok daha sık duyacağımız kesindir. Bu kavram hali hazırda sigorta sektöründe ciddi gündem oluşturmaktadır. Şehir selleri, mevsim gözetmeksizin her an ve engellenemez biçimde etkinliğini artırmakta ve yoğunlaşmaktadır. Mevsim ve mevcut koşullar itibarıyla eriyen kar sularının da yakın zamanda birçok şehir seli hadisesine sebep olacağı kesindir. Beklenen hadiselerin hasara neden olması ancak ve ancak başta belediyeler olmak üzere diğer kurum ve kuruluşların uzmanlar ile birlikte yapacağı değerlendirme, geliştirme ve planlama ile mümkün olabilir. Eriyen kar kütlelerinin şehir sellerine etkisi incelenmeden önce ciddi bir tehlike unsuru olan ‘kar yükü’ konusunun da özenle değerlendirilmesi gerekmektedir. Sektörde faaliyet gösteren uzmanlarca bilindiği gibi TS 498 ile kar yükü standartları belirlenmiştir. Ancak değişen küresel iklim koşulları sonucu kar yağışı rejiminde de meydana gelen değişiklikler sebebiyle Türkiye Kar Haritası ve ilgili standartlar da geçerliliğini yitirmiş olup değişmeleri zorunluluk haline gelmiştir. Şehir sellerinde olduğu gibi, değişen kar yağış rejimlerinin heyelan tehlikesine etkileri de göz ardı edilmemelidir. Bu doğrultuda, şehir sellerine sebep olan yoğun yağış gibi doğal unsurların engellenemeyeceği göz önünde bulundurularak, bu sellerin birer felakete dönüşmesini engelleyecek şekilde yönetilmeleri gerekliliği hususu gündeme gelmektedir. Konunun yalnızca mühendislik açısından değil, mekansal, ekolojik, politik ve sosyo ekonomik açılardan irdelenmesi gerekmekte olup, uzmanlar ve uygulayıcılar arasında işbirliği sağlanarak tüm bu hususlar şehir planlama ve su ve sel yönetim sürecine dahil edilmelidir. Başarılı bir şehir sel risk yönetiminin, yapısal ya da yapısal olmayan, mekansal ya da organizasyonel önlemlerden oluşan tedbirlerin birleştirilmesi ile sağlanabileceği unutulmamalıdır. Ayrıca risk analizlerindeki uygulama yöntem ve içeriklerin artık güncellenmesinin gerekli olup olmadığı ivedilikle sorgulanmalıdır.