Gezdiğim Dikenli Aşk Yollarında Elimden Bin Türlü Saz Geldi, Geçti (10)
MUSTAFA AYDINÇELEBİ
Canlı Arşiv
Atalarımızın bize miras bıraktığı binlerce yıllık deneyim süzgecinden geçirerek buldukları tek dozla iyileştiren sayılamayacak kadar ilaçları var.
Mirasımızın farkında mıyız? Kıymetini bilenlerden miyiz? Ne iş olursa olsun, önce, o işi yapmamızın doğru olup olmadığını, yapmaya karar vermemiz halinde de başarıyla sonuçlandırabilmek için uygulayacağımız yol ve yöntemler hakkında bilgi ve istişareye ihtiyacımız var.
Kural 1/a- Bilmediğin işe kalkışırsan % 99 başarısız olmaya mahkumsun. 1/b- Bilmediğin bir konuda fikir yürütürsen zevzeklik yapmış olursun. Gülünç duruma düşersin. Dahası, zevzeklik yaptığını fark etmeyip sana inananlara da zarar vermiş olursun. Onları yanlış yola yönlendirirsin. Kural 2- Bildiğin bir iş olsa bile, bir bilenle istişare etmeden işe koyulursan acele karar vermiş olursun. Ne kadar acele edersen yanılma ihtimalin o kadar çoğalır. Başarı ihtimalin o kadar azalır. Veya, en azından yaptığın iş rantabl olmaz. Gerek yapacağımız bir iş, gerekse sosyal ve ahlaki konularda danışmak isteyene, kaynak, seçenek çok. Konu hakkında deneyimi ve bilgisi olanlara ilaveten atalarımızın bize miras bıraktığı binlerce yıllık deneyim süzgecinden geçirerek buldukları tek dozla iyileştiren, sayılamayacak kadar ilaçları var. Batı’ya özenme hastalığı Ata sözü, fıkra, deyim, beyit, darbı-ı mesel, kıssa, kelam-ı kibar gibi yazılı sözlü bitmez tükenmez hazine !.. Özümüze dönebilirsek paha biçilmez hazinelerimiz bize yol gösterecektir. Ne yapacaksan, neye karar vereceksen onunla ilgili, sana yol gösterecek ilacı mutlaka hazinende bulabilirsin. Tabii ki hazinenin farkındaysan. Veya Batı’nın cazibesine kapılıp Batı’ya özenme hastalığının sarhoşluğuyla onları çöpe atmamışsan!.. Misal mi istersin? İşte örnekler: - Nasrettin Hoca başlı başına bir hazine. Yunus Emre keza öyle. Ziya Paşa'nın her beyti bir vecize. Daha niceleri var… Nasrettin Hoca'dan başlayalım. Timurlenk Anadolu'ya girip, yakıp yıkarak Akşehir'e kadar gelip ordugahını kurmuş. Akşehir halkına fillerinden birini besleme emri vermiş. Zamanla, ahali fili beslemekte acze düşüp Hoca’dan kendilerini bu çileden kurtarmasını istemiş. Hoca da bir heyet kurun gidip Timur'a başvuralım demiş. Heyet kurulmuş, Hoca heyeti peşine takıp ordugaha doğru yola koyulmuşlar. Ne var ki yol boyunca fırsatını bulan birer ikişer sıvışmış. Hoca, otağın önüne vardığında bakmış ki arkasında kimse kalmamış. Bunun üzerine, huzura vardığında, “Efendim Akşehir halkı verdiğiniz fili çok sevdi. Beslenecek bir tane daha vermenizi diler” demiş. Bu fıkranın temasını, başka bir zat, (-Amelde (eylemde) birlik olmazsa fikirde birlik beyhudedir.) şeklinde özetlemiş. Örneklere devam edelim. -Acele işe şeytan karışır. -Otu çek köküne bak (Asaleti sorgula). -Bin bilsen de bir bilmeyene danış (Bilmediğini bilsen de danış). -İstişare sünnetir. -Danışacak birini bulamazsan, külahına danış (Yani iyi düşün). -Dirlik olmazsa birlik olmaz. -Eline, diline, beline sahip ol. -Söz gümüşse sükut altındır (Bu, hiç konuşma anlamında değil; bilmediğin konuda konuşma anlamındadır.). -Bildiğini söyle seni alim sansınlar, bilmiyorsan sus ki seni adam sansınlar. -Zorla güzellik olmaz. -Seni seviyorum, denir amma beni sev denmez (İtibar görmüyorsan, karşıyı sana itibar etmeye zorlamak yerine kendini düzeltip, itibar görmeye layık bir insan olmaya çalış). -Vermeden ağa, vurmadan yiğit olunmaz (Cemiyette itibar görmek için, ihtiyaç sahiplerini gözeteceksin. Cemiyette söz sahibi olmak istiyorsan da liyakatini kanıtlayacaksın.).
-Dut kurusuyla yar sevilmez (Birinin ilgisini çekmek için ikramda bulunacaksan bu bedava temin edilen dut kurusu ikram etmek gibi ucuz kabadayılık olmamalıdır).
-Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste.
-Tahsil cehli (cehaleti) giderir. (mayası bozuksa) Eşeklik baki kalır. Tiz-i reftar olanın paine damen dolaşır, Erişir menzil-i maksuda aheste giden. (Hızlı gidenin ayağına etekleri dolaşır, Gitmek istediği yere yavaşça giden ulaşır.) (Merdiven basamaklarını teker teker çıkıp tecrübe ve liyakat kazanarak zirveye çık.) Olmazsa muhabbet, canib-i maşuktan aşıka, Say-i aşık, aşıkı maşuka isal eylemez.
(Sevilenin sevene karşı muhabbeti olmaz ise sevenin çabası, seveni sevdiğine ulaştıramaz.)
Zâlim yine bir zulme giriftâr olur âhir, Elbet olur ev yıkanın hânesi vîrân.
(Zulmeden, en sonunda, (yaptığı zulüm karşılığı olarak) zulme uğrar, ev yıkanın da elbet birileri evini yıkar.) Bet asla necabet mi verir üniforma; Zerduz palan vursan, eşek yine eşektir.
(Soysuz olana, üniforma asalet vermez. Altından palan vurunca eşeğin eşeklikten kurtulmadığı gibi) Zâlimin ser rişte-i ikbâlini bir âh keser, Mâni-i rızk olanın rızkını Allâh keser. (Zalimin ikbalinin baş ipini, (teşbih imamesinin üstündeki düğüm misali) bir ah keser, darma dağınık olur. Rızka mani olanın da rızkını Allah keser.) Anamdan doğdum indim pazara, Dört arşın bez aldım gidiyorum mezara. (Arşın 60 cm.lik uzunluk ölçüsü Hazreti Yunus bize soruyor; -Dört arşın bez için bu kavgalar, bu zalimlikler yapılır mı?) Dehen-i hançer-i ser-tizini tiz etmektir, En büyük şefkati, kurbanlara kasabın. (Kasabın, kurbanlara en büyük şefkati, kurbanların boğazını keseceği bıçağın ağzını keskin etmektir.) Şirketlerin de acenteye şefkati, bu kadarcık da olsa varmola?..